Sayfalar

19 Haziran 2014 Perşembe

Meşhur Tablodaki Detay

O meşhur tabloya yansıyan çok ama çok eski zamanları hatırlıyorum. Geceleyin nasıl o karla örtülü tepeye vardığımızı, otlaklarda yuvarlanışımızı… Ama tüm bunlar şimdi o meşhur tabloya yansıyan bir detaydan ibaret sadece...

-*-

''Sana bir şarkı söyleyebilir miyim ?'' demiştin hani; ben de ''bunun için ölürüm'' demiştim ya; kötü bir ses de olsa benim için fark etmezdi ki sesin muazzam tınlar kulakta. Üzerimize kar yağıyor, sen söylüyorsun, ben dinliyorum, şimdi tüm bunlar yine o meşhur tablonun ufak bir detayı...
               
Söylediğin ninni yazılmış müsveddelerle birlikte beni öyle bir hüzne boğmuştu ki, tüm yazılanlar rüyada erişilebileceklerden çok daha kolay yaratılabilirdi sanki. Uyanıkken en hüzünlü esere bile saygım kalmamıştı... Ne gerekiyordu sinirli hallerimizi en derinlere gömebilmek için?...
               
Söylediğin ninni yeni günden umut taşıyordu insana da geceleyin bile halen gündüz düşçülerini oynayıp duruyorduk... El yazmalarımız artık bir hayal kırıklığıydı, işte bu yüzden saygımız da bitmişti hüzne... O son nota aklıma takılıp kalmış bir günah gibi o arsız hüzne kapılıp gitmişti.
               
Müşfiğin temasına rağmen bize başarı ve doyum da getirmişti kuşkusuz, o ninninin türleri bir başkasının hayal edebileceğinden çok ama çok daha fazlaydı. Ritmi gençliğin refahını ve de arazi birimlerini; karlı tepeyi ve de karla kaplı otlakları nasıl da ölçüyordu kusursuzca…  Bu bir sürpriz değildi herhangi birisi için, elden ele dolaşırmış gibi kulaktan kulağa dolaşmalıydı; ağza geldiği an söylenmeliydi.  Geldiği vakit neredeyse artık dinlemenin bile lüzmu kalmıyordu. Burada bir hüzün bırakıyor ve geçici süreliğine bir başarı kiralıyordu dinleyen için –a, ha işte o bendim-, ruh için bir oda, sese eşlik eden hayali enstrüman için bir el veriyordu bu hüzün.   
              
İşte bu detayların hepsi o meşhur tablodaydı...    

-*-

Şimdi tek yapabildiğim şey o resmi seyre dalmak diğer yabancı gözlerle birlikte. Ruhsuz gecelerde üzerlerini çamur kaplamış bunların. Resmin bulunduğu oda bana göre boş ama bir sürü insan tarafından istila edilmiş gerçekte, karlı tepedeki detayı çekiştiriyorlar, terimler ekliyorlar anımıza, resim diyorlar buna, dönem ekliyorlar zamansızlığa. Hele bir de form aradılar mı tehlike kokar bu oda çünkü form ne otlak arar, ne de ezgi. Artık başka bir şeye bakıyorsundur onlar sayesinde. Alakası yoktur bizim gerçeğimizle.
               
Neden bu kem gözler bana bir vanitas'ı hatırlatır oldular şimdi?... Tarlaları hatırlamam gerekiyordu benim, o karlı otlakları, tepeyi. Tüm bu kem gözler ne cürretle çeviriverirler tablonun formunu?... Nereden çıktı bu çürümüş meyveler, el yazmaları, ninniye nazaran telleri kopuk keman?... Kuru kafa ne zamandan beridir orada duruyor? Ne zamandan beridir aklımda?... Tüm bu gözler yanlış esere yoğunlaşmışlar diye mazeret arayadursun kalp; meğerse onlar neyi seyre dalmak istiyorlarsa onu görürlermiş.
               
Zevk anlayışı da körelmiş bunların, kuru kafa ölüm getirir olmuş, kemanın telleri bu yüzden kopukmuş, hem o çürümüş meyveler boşuna konmamış oraya; hayatın da zamanla çürüyeceğini simgeliyorlarmış. Zaten bir sen, bir de ben anlayamadık mevzuyu. Herkes eleştirmen günümüzüde. Formlara ne kadar da düşkünler ama bir de o bakışları yok mu… Nazar değip öldürür ikimizi de. Zaten ölü değil miyiz şu an?... O tablo kaç yüz sene evvel resmedildi. O müzede dolaşan senin ve benim hayaletim değil de ne?... Gel korkutalım herkesi, bir anda resimden fırlayalım gerçeğe diye geçiyor aklımdan da onlar bundan bile korkmazlar diye tereddüt ediyorum. Her biri hakkında bir resim de biz yapalım şimdi, işte o zaman kuru kafayı boşuna koymayız oraya, mutlaka bir anlam yükleriz herkesin anlayacağı dilden. Kemanın tellerini koparalım ki onların çürümeye yüz tutmuş hayatlarını simgelesin, çürük meyveler serpiştirelim her yere. Diledikleri gibi vanitas olarak adlandırabilsinler diye…   

-*-


Bu müzeden çıkaralım bu tabloyu bence, evimizin duvarına asalım. Orada kimse vanitas diyemez ona. En azından biz çünkü evimizin kapıları ziyaretçilere sonsuza dek mühürlü. 

Hiç yorum yok: