"Götü yiyen" yada basit anlamda “bilinçli
kişi",
kendisine sunulan kaynağa geri dönme cesareti olan kişidir.
Her şey bir şekilde sessiz,
suskun kalmaya bağlı.
Böylece sen, başkasında
aslında yalnızca kendi kendinle birliktesin. Yani sen, aynı maddenin belli
kategorilerince oluşturulmuş, özgül bir biçimlenişten ibaretsin.
Aynı noktaya döndüğümüz her
seyahat, aslında başka birinden alıntıdır.
Yaşamın kendi-için-varlık
niteliği ile sahip bulunduğu bu genel yapısal biçim, özel bir anlam kazandı.Sen
yoktun ama geri dönmenin çıkış noktası ayırımdır…ve seyahatin yani anlamın
kayıcı yönü ecel’dir.
Anlatmak yaratmaktır.
Dil ne denli ilkel ise, içsel
olanı anlatışındaki doğurganlık o denli zayıftır.Hatırlıyor musun? Artık
savaşlar banttan yayınlanacak dediğim geceyi.
Sevgilim, adeta yanıp kül olan
bir evin temelindeki mimari hataların ilk kez farkına varılışı gibisin.
Ritim sihirli bir örtünün
altında - sihirli bir hedefin – sihirli bir anda – sihirli bir vurgu ile –
örgütlenmiş olarak uyum içerisinde sokulması ile doğar.biliyorum.
Altüst ettiğin şey,
gerekliliğin değişebilirliği ölçüsündedir.
Çünkü yeniden ritim kazanmak
soğuk ----- ile ilişkilidir.
Aylaklıktan kan dökmeye
uzanan bir fiildir gece yada onun gündüzü.
Sağır ve dilsizlerin
çıldırmasıdır. Zamana ilişkin soyut doğruluk. Bağlı kaldığım içselliğin
içerisinde kapanmak, silinmeye başlamam ve sana dönüşmem karşısındaki konumdur,
gündüz. Geceyi hatırlamıyorum.
Kaygı, aşkın yadsınmasıdır.
Doğrudan doğruya yaşam ile o
çelişkiyi andıran tutum.
Bu akşam gökyüzü adete bakır
bir gezegen gibi, elden ele dolaşan her sözcükten tiksiniyor.
Herkes bilir ki, rastlantı
ile zorunluluk gökyüzünün altında çok kıl-payı bir takım dengelere dayanır.
Belirsiz nesnellik yani------- sen.
Yaratılışın, tanrının bocalamasının
sözcükleridir!
Lirik katı mantıksal düzenin.
Zaman içerisinde rahat bir yayılma. Yaylılar ve adagio.
Erkek kadının hayalidir. Tanrı
da erkek uyurken çekip çıkarmıştır kadını.
Peki----- (Yer/leştirilmiş) bir dinamit
kokusu geldi (yer/değiştirdiğiniz) idam sehpası görünümlü
Masanızdan, buna ne demeli?
Dramı erdem ettiler!
Arkamdaki kapıdan gelirken
çıkardığın disonans, sana olan çaba ve tutkularımın ölçütü değildir. Yokluğun
bir kere daha kılpayı dengelere ayrılır.
Vücuduna girdiğinde sonsuz’un
olduğunu iddia et.
AN ve AN ÖL ! Bir hediye çekini harcamayı düşünürken,
hayatımın harcanıp gideceği o gün. 23 eylül 07
Nüfuz ettiklerimi hissettim.
Kırda sabah var olur;
şehirlerde ise vücüt eder. Biri yaşatır, öbürü var eder. [F.P] çok yaşa! Çok
öl!
“A’lem ne der?” belki
OL !
Acı ne kadar geç gelirse
sanki o kadar pervasız.
Kendisinin hoşuna gidecek
ölçüdedir; insan.
Şimdi diyalektiğin uçsuz
bucaksız oyunları ile baş başa bırakıyorum seni, başta. Önce gözlerini kapayıp,
karanlığa gömülüp, gözlerini ışığa sokmakla başla.
Bir insanın peygamberini ve
sevgilisini rastlantı belirler/yok eder.
Öyle ya, estetiğin temel
yapısı kolay anlaşılır ama emin ol sen içinde kalabileceğim bir cennet
değilsin.
Baş role çıkabilmek için
kendini ikiye bölen canlı, nereden bilebilirdi diğer parçasının kadın
olacağını!
Seni öngörebildiğim ölçüde
özne değilim. O.o.p. çocuğu olmakla başa çıkmak gibi.
Her tutkunun bir izleyicisi
ve bağlayıcısı vardır------ sonuçta.
Soğuğun insan bedenine
kolayca girebildiği kısa an içinde, insanın düşünceleri kendisinden
taşıverir, bunları fazla çaba
harcamadan okuyun.
Tanrı kendi kendinin tadını
çıkarır. Bu tat içerisindeki sen çoğu zaman, zaman'dır.
İnsanda her şey zincirleme.
Seninle birlikte açılan şampanya
mantarı cinsiyet açısından kesinlikle nötr değildir.
Var olan her şey ölüyor.
Sadece sen ölümü duyuyorsun, yalnızca sen yaşamasını biçimlendirmenin
olanaklarını bilerek dünyaya geliyorsun. Ve yalnızca sen bir vurgusun !
Geceyi üzüntüye bağlayan şey,
saf bir kanıdır ve çoğu zaman yalnızca uykunun hastalıklı zaferini kutlamak
bize---ikimize kalandır.
Gece öyle gizemli ve derin
bir duyumsama yaratır ki biçimler sanki hiyeroglif gibidir, daha büyük etki
kalbe daha yakındır.
Karga’da hep aynı bar
taburesinin üzerinde gerçekleşen cümbüşü, zina dışı bir iyilik olarak beğenmek
ona yönelmek kadar güçtü.
Ölen bir aşk….ş.
Olmayı unuttuğumdan,
silinmeye razıyım. Oluşun karşısında duyduğum hüzün - ne cinayet!
Kılavuzumuz artık gece, sırtımızdan
nem eksik olmaz.
Seni var eden üzerine
konuşmak - yaşama tersinden bakmaktır. Baştan geçen bir olaysın. Dünyanın
dışında konumlandırdığım.
Bir kez daha güneş batarken
resmi bitirdim. Haklıymışsın, göle damlayan şarap söndürür tekilden çoğula
geçen gündüzün ışığını.
Yenilmesi gereken neden hep
irade ile ilgilidir, zihinle ilgili değil?
İnsan yeryüzünde nasıl insanla kuş-atılıyorsa, o da bu ölçüde ve bu anlam boyutunda kendisini çevreleyen yontuların biçimini almıştır artık. *
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder