Sayfalar

16 Ağustos 2013 Cuma

Lekesiz Gebelik [Disonans Füg No: 1]


"Götü yiyen" yada basit anlamda “bilinçli kişi", 
kendisine sunulan kaynağa geri dönme cesareti olan kişidir.

Her şey bir şekilde sessiz, suskun kalmaya bağlı.

Böylece sen, başkasında aslında yalnızca kendi kendinle birliktesin. Yani sen, aynı maddenin belli kategorilerince oluşturulmuş, özgül bir biçimlenişten ibaretsin.

Aynı noktaya döndüğümüz her seyahat, aslında başka birinden alıntıdır.

Yaşamın kendi-için-varlık niteliği ile sahip bulunduğu bu genel yapısal biçim, özel bir anlam kazandı.Sen yoktun ama geri dönmenin çıkış noktası ayırımdır…ve seyahatin yani anlamın kayıcı yönü ecel’dir.

Anlatmak yaratmaktır.

Dil ne denli ilkel ise, içsel olanı anlatışındaki doğurganlık o denli zayıftır.Hatırlıyor musun? Artık savaşlar banttan yayınlanacak dediğim geceyi.

Sevgilim, adeta yanıp kül olan bir evin temelindeki mimari hataların ilk kez farkına varılışı gibisin.

Ritim sihirli bir örtünün altında - sihirli bir hedefin – sihirli bir anda – sihirli bir vurgu ile – örgütlenmiş olarak uyum içerisinde sokulması ile doğar.biliyorum.

Altüst ettiğin şey, gerekliliğin değişebilirliği ölçüsündedir.

Çünkü yeniden ritim kazanmak soğuk ----- ile ilişkilidir.

Aylaklıktan kan dökmeye uzanan bir fiildir gece yada onun gündüzü.

Sağır ve dilsizlerin çıldırmasıdır. Zamana ilişkin soyut doğruluk. Bağlı kaldığım içselliğin içerisinde kapanmak, silinmeye başlamam ve sana dönüşmem karşısındaki konumdur, gündüz. Geceyi hatırlamıyorum.

Kaygı, aşkın yadsınmasıdır.

Doğrudan doğruya yaşam ile o çelişkiyi andıran tutum.

Bu akşam gökyüzü adete bakır bir gezegen gibi, elden ele dolaşan her sözcükten tiksiniyor.

Herkes bilir ki, rastlantı ile zorunluluk gökyüzünün altında çok kıl-payı bir takım dengelere dayanır. Belirsiz nesnellik yani------- sen.

Yaratılışın, tanrının bocalamasının sözcükleridir!

Lirik katı mantıksal düzenin. Zaman içerisinde rahat bir yayılma. Yaylılar ve adagio.

Erkek kadının hayalidir. Tanrı da erkek uyurken çekip çıkarmıştır kadını.

Peki----- (Yer/leştirilmiş) bir dinamit kokusu geldi (yer/değiştirdiğiniz) idam sehpası görünümlü
Masanızdan, buna ne demeli?

Dramı erdem ettiler!

Arkamdaki kapıdan gelirken çıkardığın disonans, sana olan çaba ve tutkularımın ölçütü değildir. Yokluğun bir kere daha kılpayı dengelere ayrılır.

Vücuduna girdiğinde sonsuz’un olduğunu iddia et.

AN ve AN ÖL !  Bir hediye çekini harcamayı düşünürken, hayatımın harcanıp gideceği o gün. 23 eylül 07

Nüfuz ettiklerimi hissettim.

Kırda sabah var olur; şehirlerde ise vücüt eder. Biri yaşatır, öbürü var eder. [F.P] çok yaşa! Çok öl!

A’lem ne der?” belki OL !

Acı ne kadar geç gelirse sanki o kadar pervasız.

Kendisinin hoşuna gidecek ölçüdedir; insan.

Şimdi diyalektiğin uçsuz bucaksız oyunları ile baş başa bırakıyorum seni, başta. Önce gözlerini kapayıp, karanlığa gömülüp, gözlerini ışığa sokmakla başla.

Bir insanın peygamberini ve sevgilisini rastlantı belirler/yok eder.

Öyle ya, estetiğin temel yapısı kolay anlaşılır ama emin ol sen içinde kalabileceğim bir cennet değilsin.

Baş role çıkabilmek için kendini ikiye bölen canlı, nereden bilebilirdi diğer parçasının kadın olacağını!

Seni öngörebildiğim ölçüde özne değilim. O.o.p. çocuğu olmakla başa çıkmak gibi.

Her tutkunun bir izleyicisi ve bağlayıcısı vardır------ sonuçta.

Soğuğun insan bedenine kolayca girebildiği kısa an içinde, insanın düşünceleri kendisinden
taşıverir, bunları fazla çaba harcamadan okuyun.

Tanrı kendi kendinin tadını çıkarır. Bu tat içerisindeki sen çoğu zaman, zaman'dır.

İnsanda her şey zincirleme.
Seninle birlikte açılan şampanya mantarı cinsiyet açısından kesinlikle nötr değildir.

Var olan her şey ölüyor. Sadece sen ölümü duyuyorsun, yalnızca sen yaşamasını biçimlendirmenin olanaklarını bilerek dünyaya geliyorsun. Ve yalnızca sen bir vurgusun !

Geceyi üzüntüye bağlayan şey, saf bir kanıdır ve çoğu zaman yalnızca uykunun hastalıklı zaferini kutlamak bize---ikimize kalandır.

Gece öyle gizemli ve derin bir duyumsama yaratır ki biçimler sanki hiyeroglif gibidir, daha büyük etki kalbe daha yakındır.

Karga’da hep aynı bar taburesinin üzerinde gerçekleşen cümbüşü, zina dışı bir iyilik olarak beğenmek ona yönelmek kadar güçtü.

Ölen bir aşk….ş.

Olmayı unuttuğumdan, silinmeye razıyım. Oluşun karşısında duyduğum hüzün - ne cinayet!

Kılavuzumuz artık gece, sırtımızdan nem eksik olmaz.

Seni var eden üzerine konuşmak - yaşama tersinden bakmaktır. Baştan geçen bir olaysın. Dünyanın dışında konumlandırdığım.

Bir kez daha güneş batarken resmi bitirdim. Haklıymışsın, göle damlayan şarap söndürür tekilden çoğula geçen gündüzün ışığını.

Yenilmesi gereken neden hep irade ile ilgilidir, zihinle ilgili değil?


İnsan yeryüzünde nasıl insanla kuş-atılıyorsa, o da bu ölçüde ve bu anlam boyutunda kendisini      çevreleyen yontuların biçimini almıştır artık. *

Hiç yorum yok: