Sayfalar

6 Ekim 2010 Çarşamba

fikri hür vicdanı hür denemeler no.2

küçükken bizi konuşmamamız hakkında uyardıkları o insanlarız artık. azın göreceli bir kavram olduğunu göz önünde bulundurursak sayımız hiç te az değil. etrafınıza göz atın. kadife minderine yayılmış armut yiyen roma imparatoruna soğuk su içiren bizdik. helvadan yontulmuş putları müşriklerden çalıp ekmek arası yolluk yapanlar da  bizdik. süpriz yumurta fabrikalarına sızdık. evet. o arada rastladığın amaçsız oyuncakların hepsini biz koyduk ve derin simgesel anlamları da yok. ve belki bilmek istemezsin fakat gerçek şu ki eski sevgililerinin libidoları buzdolaplarımızda saklıydı. ayrıldığın gibi mikrodalgada ısıtıp doğal yaşam alanlarına bıraktık. peki bunları neden yaptık? elbette ki çok sağlam sebeplerim yok. toplum düşmanlığımızı dışa vurmalıydık. vicdanımız ve ahlak anlayışımız gereği şiddet içeren suçlar işleyemezdik. evet. toplum düşmanlığı ve ekspresyonizm bir melekti yavrum. durum böyleyken toplum hukukunun olduğu yerde şiddet olmamalı. birbirine denk kavramlar bir arada bulunmamalı. bulunursa ikisi birbirini götürür. x eşittir x kalır. anarşik davranışların sebebiyle kolluk kuvvetleri seni göz altına alır. mapuslara düşersin. bunu hiç istemezsin pis zenci. şimdi o elindekini yere bırak. ilk taşı günahsız olanın atması gerek lakin plastik mermiler hakkında hiçbir açıklama yapılmamış. o bölümü atlamışlar. hem paran çalınsa kime koşucan olum? karakola gideceksin biliyorum. polis senin dostun, arkadaşındır. fakat onunla fazla samimi olmanı istemiyorum. yinede sen bilirsin. bu senin seçimin. ancak seçmemeyi seçemezsin. karnım tok pasta yiyemem diyemezsin. yiyeceksin. yemezsen vatandaş değilsin. vatandaş bile olamazsan insan hiç olamazsın. ayrıca dikkat ettin mi sofradaki bütün pastalar iktidar sarısı. hiç karaşın pasta yok. sanırım hazmı zor olduğu için koymuyolar. pasta imalatçıları da listemizde. kumaşlarından bayrak yapılmasına göz yuman hayın manifaturacılar, çürük et pazarlayan haymarket zincirleri,  kronstadt’ın kruvaziyer turizmini baltalayan acentalar ve daha niceleri.liste uzun, skala wunderbar. listede bizi en çok zorlayacak olanlar ise vatan toprağını satan emlakçılar. hemde bunu örgütlü ve bilinçli bir biçimde yapıyorlar. tehlikenin farkında mısın! ne acıdır ki her ülkenin bir yüz ölçümü var ve bir dönüm bin metrekare. toprağın herhangi bir canlının kanıyla yada basınca dayanıklı drenaj sistemiyle sulanmış olması satılabilirliği gerçeğini değiştirmiyor. mülkiyeti bana ait olan ve üzerinde yaşayabileceğim bir toprak parçası yok. kültür ve dili tenzih edersek bu memleket hepimizin şiarı geçerli değil. neresi tam olarak senin yada benim? tapuda belirtilen yer. tapu yoksa babayaro. modemin yanıp sönen link ışıkları gibi kalırsın. bağlanamazsın. haymatlos olursun. o yüzden benden sana bir abi, bir kardeş tavsiyesi. paranı biriktir toprak al. yasal yollardan almanı tavsiye ederim. sahibine parasını öde. toprağını aldıktan sonra da ona olan borcunu öde. kaçmak yok. bu senin görevin. kaçarsan adam değilsin. yat dendi mi yat kalk dendi mi kalk vur dendi mi vur öl dendi mi öl. çok zor bişey değil yani.tabi.herkes birlikte, düzen içinde hareket ediyor ve neyapman gerektiğin sana söyleniyor zaten. tek ihtiyaçları olan şey omuriliğin. gerisi teferruat. evet biliyorum. bunlar saçmalık. aslında seksen yıl boyunca eğitim ve medya araçlarını kontrol etme hakkını bize verirsen fikirlerimizi benimseyebilirsin. şimdilik tahrip gücü yüksek bomba kıvamında bir karşı kültür yaratamıyoruz elbet. ortak aklın ötekileştirdiği ve göstermelik seçimler sunarak mutabık olmaya zorladığı herkesin yaptığı gibi sadece biraz, bir şekilde, bir tür kendimiz olmaya çabalıyoruz. yoktuk,varız,yok olacağız. saat geç oldu. şimdi kapanış ve imparatorluk marşı.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Mali;

Hiç unutmam, ellerimizde kalemler kazdığımız hendeklere pusmuştuk. Karşımızda her biri Eb-u Cehil olan neferler, üzerimize popüler olan her şeyle saldırıyorlar. Müzikler, best-seller olmuş kişisel gelişim kitapları... Bizimse dilimizde anlamını bilmediğimiz lisanlarda yazılmış şarkılar-ilahiler. Ellerimizde kalem, habire yazıyoruz. Sonra sabah mı olmuş ne? Bütün abazalar cenabet uyanmış yine, herkes banyolara koşmuş gördükleri rüyaların rehavetiyle. Ses çıkaran yok hiç. Biz de hep birlikte sınıfın köşesindeki çöp kutusunun başında toplandık, bir sonraki savaş için kalemlerimizi traşladık...

öyle yani...

Adsız dedi ki...

siz de evcilleştirilmeyeçalışılangillerden
misiniz..!?

nasıldı; 'huzur isyandadır'