Sadakat, kendi kendine uygulanan
bir terördür.
Bugün kaygan zeminde DİRENME
suretiyle kendine “yeniden bir beden kazandırmaya çalışan” kimliklerimiz ile
karşı karşıyayız. Bu oluşan yeni kimlik;
“Bir gökkuşağı döküldü
pencereme, heyecanlandım”
kafasıyla başta
kapitalist kültürün zırhına, onu koruyan ve akılcılaştıran egosuna saldıran ve
onun iç ile dış, özel ile kamusal, ben ile öteki arasındaki katı ayrımları
çözülmeye uğratan, kahkaha atan, sıçan hatta otuz bir çeken bedenin aydınlanmış
olumlanmasıdır.
Savunulan tek yönlü bedensel anarşizm
kültünün mitsel modeli, yergi dolu gürültülü kahkahasıyla devlete ve cemaate
meydan okuyan ve animalist bir hayatta kalma felsefesi ve mutlu bir reddediş
içinde yaşayan, şehrin duvarları içerisinde toplum dışı bir pleb hayatı süren, Yunanlı kinik Diogenes’tir. Yada aynı Ferlinghetti modeli ile dünya ormanının
derinliklerinde kendini teslim edecek bir delik arayan, bulduğu selüloit bir
cep tarağını, dünyayı taradığı bir sabana dönüştüren ilk yüz yani ana karakter olarak kendisidir.
Bugün sokulası bianel
mottoları altında oluşturduğumuz hiç-kimselik kültü, içerisinde koskoca bir tabu
ve korkunun altında, uzunca bir süre kalmış gölge bedenler haline dönüşmüştür. Bir
özne olarak kişi kendine ettiği ihanetin, kendi oluşturduğu hakikatin düşmanı olduğunu
fark etmiş ve bu sefer TERSİNE ÖZNE şeklinde kendini seçerek şekillenmeye
başlamıştır.
Tutsaklık korkusu özgürleşme
umudu kadar aldatıcı görülebilir. Ancak ilkinin aslında ikili bir tersine
çevrilmesinden, ihtiyaç duyulası milenarist ruh yeniden doğmuş ve beden en az
duyular kadar uyanış projesine dahil edilmiştir.
Sadakate geri dönmek
gerekirse, bu bir imgenin çökmesinin ardından, yeknesaklığın en önemli
destekleyicisi olan “Devam et” düsturunu sınamaya devam eder. Yolunu kaybettiğin zaman yada kavram ve ortam bulanıklaştığında bir hatayı adlandırılmış gördüğünde bile devam et. Çünkü
biliriz ki; taklitlerin varlığı, krizlerin billurlaşmasında güçlü bir etkendir.
Hakikat süreci bedende içkin
bir kopuşa tekabül eder. Kısa bir
gecenin notlarında farkına varılması gereken sonucu ister siyaset ister aşk
olarak yorumsayın;
kendimizdeki özne-oluşa
ihanet, oluşturduğumuz hakikatin düşmanıdır.
Sonuç olarak unutulmaması
gereken; öznenin parçalanması, itaat ölçüsündedir. Robert Creeley’in American
Field Service için muhtemelen Hindistan’a giderken not düştüğü gibi:
“Her karmaşıklığı yok et,
İçindeki aklın her
burkulması,
Her sıkılan yumruk…” dur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder