Sonra vakit geçti biraz, gündelik telaşelerden, arkadaş sohbetlerinden,evde vakit geçirmekten, yeni insanlar tanımaktan sıkıldık.Yine dönüp birbirimize baktık. Aynı şeyleri gördük ama korkmadık, korktuk da belki de ama belli etmedik. Yine aynı şeylerin bizi üzmesinden. Zihnimizde yarattığımız ve hiç olmayan gerçekliklerden korkardık. Bi süre dinlenip soluklanırdık. Göz göze gelmememiz lazımdı, ötesi berisi yok o zaman yine mahvolurduk. Eğer yine değseydi kanlı gözlerimizden bedenimizin sureti. Gene uykuya dalarken düşünürdük sadece birbirimizi, ve ya başka bir bedende kaybolurduk.bSabahlar daha kötü bir başlangıç olmazdı belki de biz sadece birbirimizin olurduk.
Unutulurdu tüm bunlar, tüm günahlar affedildiğin de belki, avucumuz da bir başkasının elleleri olmasaydı. Geri dönüp bakmazdık maziye belki, o hasretle özlenen günler çok uzakta olmasaydı. Mesafelerin bir önemi kalmazdı belki de, o son öpücük resmine konmasaydı. Yaşanmasaydı keşke o ilk heyecan, her şey ilk günkü gibi kalsaydı demeseydik. Her zaman dinlediğimiz o hüzünlü şarkılar daha bir ağır gelmezdi belki de biz hiç bir araya gelmeseydik. Farkında olmadan da bitebilirdi her şey, aynı şeyleri göremeseydik. Bir daha hayalimize bile gelmezdi mazi, zamansızlık yayılmasaydı dört bir yana.Unutulurdu o gözgöze geçen geceler hiçbiri o kadar uzun sürmeseydi.
26 Ocak 2016 Salı
30 Eylül 2015 Çarşamba
ruhi
neyi anlatacağınızı bilmediğiniz zaman yapılacak en klasik numara kendinizi anlatmaktır. kendini anlatmak kolayda nereden başlayacağınız biraz sıkıntı ben hep burada takılırım. nereden başlayacağım bazen o kadar büyür ki kafamın içinde hikayeyi defalarca kurgulamaktan bitap düşerim. nasıl anlatsam daha etkileyici olur? acaba şu kısmı da katsam sıkılırlar mı? olay nerede düğümlenir? düğümleri nasıl açarım? nerede bitsin? -ve samimiyet ölür. ve yine ne gariptir dünya'yı onun kurtaracağı söylenir. böyle bir şey mümkünse. denedim hakim bey defalarca samimi olmayı denedim. şimdi kendine bile yabancı bir adam olsam da (bu serzenişte bile afili sözler, samimiyete bak) ama cidden uzun bir süre samimi olmayı denedim. zamanla öğrendim sonra, samimiyetin kaybetmek olduğunu spor müsabakalarında şerefli ikinci olmak gibi bir şey samimiyken kaybetmek. çünkü bu hayatta kimse sizi dinlemiyor.siz sizi anlattıkça önce soranlar sizden soğuyor sonra siz kendinizden soğuyorsunuz -ulan acaba bende mi bir bokluk var diyerek. zeki olanlar bunu daha önce anlıyorlar herhalde, ben biraz geç anladım. herkes sizi bir eklem olarak görüyor, hayatına sizi eklemlendirdiği ölçüde değerlisiniz. soru sorarken bile duymak istediği cevabı almak için soruyor, gerçeğe kimsenin tahammülü yok bu çağda. işe yaramıyorsanız yoksunuz, gerçek işe yaramıyorsa yok. mesele bu kadar basit işte doktor. bu yazdıklarımın kado'yu özlememle bir ilgisi yok ama bu saatte canım sıkkın. şimdi kim bilir ne yapıyor o dağ başında?
4 Eylül 2015 Cuma
yön duygusu bitti
Kendi tabelasının gösterdiği yöne doğru seve seve dönüyordu her şey;
Bıyıklarım sana,
Ağaçlarım kuzeye;
senden kopan bıçaklar tam da kan pompaladığım noktaya. hiç şaşmaz
13 yaşımdan beri edebiyat seviyorum ve farkettim ki
son iki üç yılın en alengirli hikayesiymiş aşkımız, ne yazıkmış,
dünyaya fırlatılışımın bilmemkaçıncı yıl dönümünde hatırlaladıklarım
fırlatma platformunun üzerindeki morluklar ve
hızını güzelliğinden aldığıydı fırlatıldığım mancınığın.
ama bu şimdi bitiyor, bu dünya uykum
oysa ben çocukken her boş vaktimde kuşlara bakarak uyurdum;
ev boşaldığında balon vuran havalı tüfekle hafızama kazıdığım her kuşu vururdum.
2 Eylül 2015 Çarşamba
kayıp günler günlüğü
Hakkınız yoktur kimsenin görmediğini
Bilmek istemeye.
İçinde bulunduğunuz durumdur, sizi bana yaklaştıran,
Benden uzaklaştıran
ve sonunda nefretin geri dönülmez yanlışlarına düşmenizi sağlayan.
Zaten yolunu kaybedecekti herkes
Hatta belki ilk önce ışığı en kuvvetli olan.
Çünkü hikayenin o kısmında, bazı titrek mum ışıkları
Ve şehrin tüm aklı kaçıkları aynı meydanda
Büyük bir led ekrandan geçişini izleyecekler,
Onursuz ama çoktan yazılmış hayatımın.
Bir seslenişten bahsetmiyorum asla yanlış anlaşılmasın
Bahsettiğim, sadece gece olduğunda büyüyen endemik bir tür gibi
Sadece geceleyin büyümüş bir geleceğin başlangıcıdır;
Çünkü o gecelerden birinde büyük puntolarla olmasa da madde madde açıklanmıştı başıma gelecekler gün doğmadan,
Bir gastenin 'mütevazi büyüler ve futbolcular için astroloji' adlı köşesinde.
Kim vurduya giden şey sadece bazı tatil planları değil hayatta mesela huzurumuz da biraz evvel buradaydı
Islak çıplak ayaklı çocuklar tahta iskelelerde koşturmayı hiç bırakmasın istedim,
Güneş batacak gibi yapmasın da plaj arılarla dolmasın istedim, şehre dönmemeliydim,
Memnundum misafir olmaktan hatta bunun için para bile ödedim
Yine de anlayamadım, sıcağın verdiği mutluluğu;
Denizin aslında çarşaf gibi olmak zorunda olmadığını,
Ayaklarımı niye bu kadar önemsediğimi hiç anlayamadım,
Anlatılmadı hiçbir antik yunan tanrısı tarafından.
Zıtlığın büyüsüne kapılmamak lazımmış onu anladım ama
Helal olsun bana.
Kendimi kucaklamak istedim kendi kollarımlan.
28 Ağustos 2015 Cuma
2004 şubat
İstediğin gülleri çalamadın bahçenden
Şimdi kendini suçluyorsun da
O gülleri sana dikmedi kimse
Sen sana dikileni sevmezdin zaten gözün fazla toktu
Sana senden doğrusu yoktu
İkinci ismini unuttuğun sınıf arkadaşların
Doğum günlerinde sana çorap alırdı
Sen kimseye gülmedin bile
Annen bacaklarını ovardı, annen sana gül gibi bakardı
Hepsi birden gitmedi ya
Çoraplar vardı ya, hani çoraplar
Şimdi aniden aldığım kararlar var,
seçim yaptın ya ilk kez hayatında
Hadi arkasında dur bakalım;
Küfür et sarhoş ol sıkılmadın mı hala
Adam ol, ama adam demeleri için değil
Kendin için
O şekilde unut varlığını bazı iki hecelilerin,
Zarardan başka bir şey vermeyenlerin,
Göğünü toprağını bilmeyenlerin
Sana mı kalmış zaten amına koyduğunun dünyası da
Sen kendine çalış, kendini sev, kendini döv
Kendindir bulabileceğin en doğru yön
Bırak anneyi kadını ortaöğretimdeki gülizar hocayı
Bir kendini gör bir kendine dön
İhtiyaç duyduğundan mı sandın gözlerin
Sana senden gayrı sen mi vardın
Sırf genetikle mi bizi bir arada tutardın
İhtiyacım yok yalana, yalandan bağlılığa
Ben bazen kadın, bazen deniz
Bazen de balık tutardım
Sana tutulduğum gün yeteneksizce utandım
Bazen de balık tutardım
Sana tutulduğum gün yeteneksizce utandım
24 Ağustos 2015 Pazartesi
Unuttuğum
Dünyanın duvarlarına çarpıyor bütün umutlarım,her şey ve herkes ahir zamanın kıskacı arasında.Son nefesini verirken çırpınan bir balık gibi zaman,herkes bir oltanın ucunda.Ben mi ? ben ne istiyorum ki ? Ne bekliyorum,yağmur düşerken damları ardına çocukluğumun yırtıklarından su giriyor içeriye.Koşarak uzaklaşıyorum.Arkama bile bakmıyorum.Bütün sorunlardan böyle kaçtım ben işte,okulu da böyle bıraktım zaten.Sigarayı saymazsak çoğu şeyi bıraktım sayılır.Sevmeyi,özlemeyi,yaşamayı.Elim sigaraya uzanırken, karşımda duran güzel bir kızın kalbimi gereğinden daha fazla zorlamasını unuttuğum geldi aklıma.Sonrasın da sevmeyi unuttum.Sonra çocukluğum,annem,babam,lise yıllarım geldi aklıma,bir daha aynı tadı vermeyen sofralar.Babamın dört numara gözlükleri,gereksiz merasim ve samimiyetle geçen lise yıllarım.Bir sigara daha yaktım çünkü özlemeyi unuttuğum geldi aklıma.Başın dik gezebilmeyi özlediğim,zihnimi tırmalayan anlamsızlıkların acıları geldi sonra.Bir dost sesine hasret oluşum.Tek başına kadehi masaya vuruşum,samimiyetsizlikten uyuşan ellerim,içten bir kelama duyduğum hasretin eksikliği.Son sigaramdaki o acı tat geldi aklıma,Sonrasında yine yaşamayı unuttuğum.
18 Ağustos 2015 Salı
Öldi mu
İnsan insandan soğuyordu
Bu konuda herkese hak veriyordum
Ama gündüzün en yorgun perdesi
Hep benim odama indi
Oda diyorum, perde diyorum
Sen de anlıyordun bazı şeyleri
Ben tekmeleri kendime atıyorum.
Sen kendine tükürüyordun
Yoruluyordun artık göğe bakınca
Göğü odandaki ayna mı sanıyordun
İşte Romatizma tam da burada
Sıkıldım insandan bir seni özlüyordum
Özlüyordum ama -sen de biliyordun-
Artık seni istemiyordum
Hayat diyordum,
Sen karma diyordun
Karmayaydın beni daha fazla, yoruyordun
Durum buydu sevdiğim,
hayat da bir şekilde bu
Ben senin ne hallerini gördüm
artık sence umrumda mu?
Biliyordun görüyordun ve arttırıyordun
Yaşadıklarımız o kadar da bir babanın sonucu mu?
13 Ağustos 2015 Perşembe
Bizim elimizde
Yok olmakta var sonunda
Ya da sevdaya tutunmak,
Tutunup da bırakmamak o güzel günleri.
Hiç yaşamamak bile mümkünken
Hayal etmek bile can acıtmıyorken,
İşliyorken tüm zamanlar birbiri ardına
Ellerimiz hala can çekişmiyorken başka avuçlarda
Düşlerimiz de ölmekte bizim elimizde;
Yanyana ölmekte.
O zaman unutunulacak belki tüm acılar
Uğruna yağmalanmış bütün kalpler duracak.
Sessiz bir karanlık saracak her yeri.
Tel tel dökülecek her yere yalnızlık;
Gün ağırırken şafağın koynunda.
Göz yaşlarımız hala karışmamışken başka kadehlere.
Düşlerimizde ölmekte bizim elimizde;
Yanyana ölmekte.
Ya da sevdaya tutunmak,
Tutunup da bırakmamak o güzel günleri.
Hiç yaşamamak bile mümkünken
Hayal etmek bile can acıtmıyorken,
İşliyorken tüm zamanlar birbiri ardına
Ellerimiz hala can çekişmiyorken başka avuçlarda
Düşlerimiz de ölmekte bizim elimizde;
Yanyana ölmekte.
O zaman unutunulacak belki tüm acılar
Uğruna yağmalanmış bütün kalpler duracak.
Sessiz bir karanlık saracak her yeri.
Tel tel dökülecek her yere yalnızlık;
Gün ağırırken şafağın koynunda.
Göz yaşlarımız hala karışmamışken başka kadehlere.
Düşlerimizde ölmekte bizim elimizde;
Yanyana ölmekte.
7 Ağustos 2015 Cuma
yaz geçer
En coşkun çağıydı suyun
İnemedim arabadan, kaldım
Önceden haber edilmiş her şeye karşılıksız inandım
Mavi bir muhabbet kuşuna;
İkinci kattaki güzel komşuma
Ellerini her bacaklarına koyuşuna
Turuncu paketler aldım.
Bak bu duvar rutubetten
Bak bu tüfek dün geceki nöbetten
Şu an aşağı düşüyorum
Bunaldım da İttim kendimi,
hiçbir anlam ifade edememekten.
Biz belki seninle bir sahilde tekrar oturmayız, oturmayalım.
Belki benimle bir daha o kadar çok ilgilenmez işportacılar
Sorular sorulduğunda kaçmaya başladığın cevaplardayım
Sende benimkinden çok daha büyük bir acı var.
5 Ağustos 2015 Çarşamba
O an ki anlamlar
Çok çarpık zamanlar bunlar
Ya öleceğiz ya seveceğiz
Ya da en basitinden gideceğiz bu diyardan
Gitmenin çözüm olmadığını bile bile
Yeni bir güneş doğacak belki de ayrıldığımız vatanımıza
Kavurcak her yeri masmavi ölümler
Derinlerden gelmeyecek bir ah sesi
Duymayacak kimseyi o an insan
Tek başına duygularına sarılı halde ölü bulunacak
Faili meçhul bir ölüm saracak her yeri
Aslında yine yaşanacak aynı şeyler
Yine aynı şekilde devam edecek hayat
Kimse anlamayacak bir suratta neler asılı olduğunu
Herkes sadece işine yarayan şeyi alacak ömründen
Yalnızlığın dayanılmaz kasveti indirilecek yine daha yeni sarmalanmış rafından
Unutulmayacak o zaman en güzel anlar
Akan kanlar kurumayacak,hala yaşanacak özlemi bazı şeylerin
Yine gelecek..
Faili meçhul duygular saracak her yeri
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)