Sayfalar

17 Eylül 2014 Çarşamba

tiz ağlayan çarşambalar


yaptığım açıklamalar bir işe yaramıyor fikret abi
herkes kararını vermiş
ben beylikdüzünde telefon başında
aleyhime kurşun gibi yağan kararları
karşılıyorum kenarları açılmış başımla
sanırsın amatör ligde kümeye oynuyorum
kaleye mahalleden en sevmediğim çocuğu koyuyorum
kızartmak için doğramam gereken patateslerin
içlerini oyuyorum.

yaptığım hatanın farkındayım fikret abi
üstüme gelme sigara sar
başka türlü dayanamam, başkan beni istemiyor.
yeteneksizsin, takımı aşağı çekiyosun dese anlarım
artık benle rakı da içilmez
omlet görsem ağlarım.

tek günde her şeyi kaybettim fikret abi
etrafıma kurşunlar mı saçayım
napayım, nereden atlayayım
yok ki o kadar yüksek bir bina yok
eğer varsa girsin bana o bina fikret abi
girsin de bari yeniden başlayayım

14 Eylül 2014 Pazar

Fazlasıyla normal bir insan hayatı

Zaman ilk anda verilir insana,sonrasın da beklenmez.Geçmişinden kurtulmasına izin verdiğin an, senin olur o insan.Beraber silerseniz her şeyi,eğer ona dayanabilirsen.Sende kalır o hayat.

Geçmiş öyle bir yüktür ki,tek başına temizlenmez, birini ararsın, yardım beklersin bir umutla.Kimse gelmez bazen,bazen de gelir, ama beklemez her şey temizlenene kadar.Kurtulmana sıcak bakmaz kimse, sahibi sanar kendini o hayatın.Nedenini duymak istemez seni sen yapmak zorunda kalan nedenlerin.Ne yaşadadığın bir önem arz etmez karşındakine eğer onun hayalindeki insan değilsen.

Herkes bir şeyler götürür senden izin verdiğin kadarını alır hayatından.Merhamet ettiğin herkes, birgün mutlaka öcünü almaya gelir.Bakmaz yine yüzüne kimse,konuşursun duymazlar,gidersin durdurmazlar,ağlarsın en kötüsü olur bazen ölürsün,hem de otuzuncu yaş gününde.Eğer bir hayata dokunamadıysan iyi yada kötü,işte o zaman yalnız ölürsün.Ne bırakırsan bırak yeryüzüne.Toprağın altındayken anılmıyorsa adın,bütün hayatın kendini kurtarmakla geçmiştir

13 Eylül 2014 Cumartesi

kullanılıp atılmaya kıyılmayan mendiller koleksiyonu

telefonda söylemek istemedim, böyle aşk olmaz
çünkü her yıl dönümünde -ister doğum, ister evlilik-
aldığın hediyeler ömrünü çürütüyor,
bak işte artık beni içine çekme
belli ki kokum seni öksürtüyor

telefonda söylemek istemedim, ben ankara'ya taşınıyorum
istanbul'un vapurlarının ecdadını sikeyim, beni deniz tutuyor
korktuğumu düşünüyorsundur
şimdi sana gülen herkesle öpüşüyorsundur
uzak manzara arayıp bakmak için gittiğin deniz kıyılarında
bulamadığın her doğru adam için bir yabancıya dönüşüyorsundur.

yukarı bakıyordum
çünkü elbet herkesin yukardan aşağı atacağı bir anahtarı vardı
varoluşuma düşmanca sözler ettin
düşmanca olmayanları uygun birer tava olarak benimsedim;
porselen, kaygan, sorgulamayan.
kızdın sen, ben panik.
kırdırdım kendimi
mutfak tezgahına vurdurdum
tam ortamdaki çatlaktan, başparmak yardımıyla içimi açtırıp
akıttım beyazımı kalitesiz hayvansal yağın üstüne
pişmemi beklemedin, gittin,
haklıydın ve yine de çok tatlıydın
söyleyecek sözüm yoktu
hayatımdaki kötülükler, gülüşünden çoktu
haklı olduğun tüm konulara karşı
elimden gelen tek şey kandı
telefonda söylemek istemedim
karşıya geçeceğim de
fazla şırınganız var mı?